PATRİK GENEL VEKİLİ BAŞEPİSKOPOS ARAM ATEŞYAN’IN MESAJI – 24 NİSAN 2015

Kategori: Belgeler,Dini

10419613_438718879621334_2709646242087792533_n

MESİH ÖLÜLERDEN DİRİLDİ!

Rabbimiz ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in Kutsal Dirilişi’nin müjdesi ruhlarımızı ısıtmaya devam ediyor. Kutsal Diriliş’in müjdesi bizlere ölümsüzlüğü ve ebedi hayatın ümidini aşılayan hayat gücüdür. Evrensel tarihin bu eşsiz gerçeği ölüme karşı kazanılmış zaferin açık ilanıdır. Hristiyan imanlılar ruhsal sevinci, yaşam mücadelesini ve imanla varlığını sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğu gücü Kutsal Diriliş’e dayanan sarsılmaz imanda bulurlar. Hristiyan imanlı için Kut­sal İncil üzerine temellenmiş bir hayat her açıdan haç taşımaktır. Ancak bu haç Mesih’in “Size esenlik bırakıyorum, size kendi esenliğimi veriyorum. Ben size dünyanın verdiği gibi vermiyorum” sözlerini hatırladığımızda tatlı boyunduruğa dönüşür. Mesih aynı zamanda “yürekleriniz sıkılmasın ve korkmasın” diyerek bizleri öğütlemiştir. Hristiyan imanlı “dünyayı yenmiş” Mesih’in varlığının hayatında her zaman mevcut olduğunu bilerek cesaret bulur.

İsa Mesih “dün, bugün ve sonsuza dek hep aynıdır”. O, “gerçek Asma’dır ve biz çubuklarız”. Eğer bizler Mesih’te kalırsak ve O bizde yaşarsa, iman hayatımız bol ürün verir.

Mesih’in dirilişine yücelik olsun. İmanlılar olarak birbirimiz için dua etmeye ve hayatımızın bütün günlerinde dirilmiş Kurtarıcı’yı övmeye devam edeceğiz. O bizim ümidimiz ve dayanağımızdır.

Sevgili İmanlılar,

Birinci Dünya Savaşı yılları ve özellikle de 1915 yılı tarihin acı dolu sayfalarındandır. Halkımızın çocukları acımasız bir siyasetin sonucu olarak tehcir yollarında ve diğer birçok yerde hayatlarını kaybettiler ve büyük zararlara uğradılar. Onların anısı bizleri bugün burada toplamış durumda.

Elçi Pavlus bizleri “önderlerinizin sözünü dinleyin” diyerek uyarmaktadır. Bu nedenle Ermeni Kilisesi hiyerarşisi içinde Surp Eçmiyadzin merkezli Tüm Ermeniler Katolikosluk makamına manevi itaat içerisindeyiz. Geçen yıllarda şehitlerimiz için dua etmekteydik. Bugün ise imanları için hayatlarını feda eden halkımız evlatlarının aziz ilan edilmesi vesilesiyle Katolikosluk Makamı’nın çağrısına kulak vererek dua etmek için toplanmış bulunuyoruz. Doğal olarak Elçi Pavlus’un yönetimlere bağlı olmak, iyi işler yapmak, kavgadan uzak durmak, alçakgönüllü olmak ve herkese sevecen davranmak konusundaki öğütlerini de göz önünde bulundurmaktayız. Bu günkü bu ibadetimiz Resul Pavlus’un bu öğütlerinin dengeli bir uygulamasıdır.

İmanları için hayatlarını yitirmiş şehitlerimizi anmak için düzenlenen törenlerin insanların cesaretini sınamak için kurulmuş bir yarış alanı olmadığına inanıyoruz. Aslında bu törenlerin, inançlarına sadık binlerce imanlının kutsal saydığı değerlerin önemini fark edebilmesi için iyi bir fırsat olduğuna inanıyoruz. Ümit ediyoruz ki kişisel, ailevi, cemaatsel ve özellikle de manevi değerlerimiz bizler için bu gün de değerlidirler. Eğer Hristiyan inancımız bir değerse, eğer Tanrı’nın Sözü bizim için bir değerse, eğer Kutsal Kilise bizim için bir değerse, eğer dilimiz bizim için bir değerse, eğer yüzyılların mirası kültürümüz bizim için bir değerse, eğer Biricik Oğul aracılığıyla açıklanan Tanrı sevgisi bizim için bir değerse her şeyden önce bunlara sahip çıkmalıyız. Çünkü savaş dehşeti arasından, savaşın ateşinden kavrulmuş küller arasında kalmış değerlerimiz halkımızın dirilişe olan imanının bir ifadesi olarak tekrar filiz verdi. Tanrı, Peygamber Ezekiel’in gördüğü görümün halkımızın haya­tında gerçekleşmesini istedi. Bu, Tanrı’nın öngörüsüne inananların dualarının ve Mesih’in kayası üzerine kurulan güçlü imanın kazancıdır.

Dünyadaki tüm uluslararası siyasi dengelerin geçtiğimiz yüz yıl içerisinde değiştiğini hepimiz biliyoruz. Bir yüzyıl önceki anlayışların çizgisinde yürümek bu gün için imkânsızdır. Bugün imanları için hayatlarını yitirmiş evlatlarının aziz ilan edilmesini kutluyoruz. Aynı zamanda halkımızın tehcirden dönebilenlerinin, döndükten sonra yaşadıkları büyük hayal kırıklıklarını da acıyla anıyoruz. Özellikle de siyasi hesaplar gözetenlerin teşvik ettiği Kilikya bölgesine dönenlerin hayal kırıklıklarını…

Türkiye Ermenileri bu ülkenin ayrılmaz ve sadık bir parçasıdır ve vatandaşlık sorumluluklarının tamamen farkındadır. Aynı zamanda Ermeni Kilisesi hiyerarşisi içinde bu yönde dengeli bağlar kurmaktadır. Halkımızın tarihindeki bu acı ve sızlayan yaranın ancak yüz yıl sonra bu kadar vurgulanabilmesi bize acı vermektedir. Bu acıları yaşayan insanlar bu günleri göremeden bu dünyadan göçüp ebediyete gittiler. Hiç kimsenin eski deneyimlerimizi anmaksızın bugünkü durum karşısında sevinmemizi beklemeye hakkı yoktur. İfade özgürlüğü sınırları içerisinde herkes istediğini söyleme özgürlüğüne sahiptir. Birçok devlet adalet adına yaralı halkımıza destek olmaktadır. Ancak, bir gün acımızın siyasi malzemeye çevrildiğini görmek bizlerin acısını kat be kat artıracaktır.

Tarihte kaydedilmiş bu büyük felaketin sonucunda Diriliş’e inanan halkımız büyük kayıplar verdi, değerlerinden mahrum kaldı. Bu arada bu kötülüğe yol açanların yanı sıra iyi, iyiliksever ve Tanrı korkusuna sahip insanların varlığı da tesellimiz olmaktadır. Onlar tehcir edilen evlatlarımıza, bazen kendi hayatlarını tehlikeye atmak pahasına, sahip çıktılar. Hristiyan olmayan bu iyiliksever insanların duruşu Hristiyan hayır kurumlarının hizmetleri kadar takdire şayandır. Bu kişilerin de yüz yıl sonra bile olsa hatırlandıkları için mutluyuz. Geç olması, hiç olmamasından iyidir.

Kendi irademizin gerçekleşmesi için insani çabalara başvurmak her zaman sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. İnsan hesapları her zaman başka hesaplara kapı açar. Bu tarih sayfalarında bulunan bir gerçektir. Eğer aradığımız ada­letse, öncelikle adalet için dualarımızla Tanrı’ya başvurmalıyız. Dünya yasalarına göre adalet için başvurular olurken bizler öncelikle Yüce Tanrı’ya dua etmek için toplanmalıyız. Çünkü Peygamber Ezekiel’in dediği gibi in­sanların taşlaşmış yüreklerini etten yüreklere çevirebilecek güce Tanrı sahiptir ve onlara kendi Ruh’unu verebilir. Mesih aracılığıyla açıklanmış olan ve tüm insanlığı kapsayan sevgiye dair sarsılmaz bir imanımız vardır. Bu imanla gündelik ilişkiler içerisinde bulunduğumuz komşularımız için dua ederiz. Onlara da dua etmelerini öneririz. Öyle ki, Ermeni ve Türk halkları arasında bulunan duvarların kaldırılabilmesi için Tanrı mucizesini göstersin ve iki halk arasında bulunan olumlu olgulara bakarak yeni köprüler kursun.

İntikamcı yaklaşımlar sadece yersiz değil, aynı zamanda faydasızdırlar ve ilişkileri düzeltmek için gösterilen çabaları da kısırlığa sürüklerler. Dünyada bu kısır döngülerden memnun olanların varlığından eminiz. İki halk da duvarların kaldırılması için gereken yolları iyimser bir yaklaşımla aramak zorundadır. Bir yandan tüm insanlık için olan sevgiye inandığını iddia etmek, öte yandan da reddedici bir yaklaşımla davranmak bizim için kabul edilemez. Eğer bir günah söz konusu ise ve günahkâr karşımızdaki ise, neden onu gözden çıkarıyoruz? Tanrı günahkârı gözden çıkarmaz ve onun kaybolmasını istemez. Eğer bize göre yanlış bir yolda ise yanlış yoldan dönmesi için Tanrı’ya dua etmek gerekmez mi?

Tanrı’nın Kutsal Ruh’u nasıl çalışır, onu bilemeyiz. İlk atamızın günaha düştükten sonra Tanrı’nın Biricik Oğlu’nun dünyanın kurtarıcısı olarak belirmesi arasında geçen uzun yüzyılları hatırlayalım. Sabır bir Hristiyan erdemidir. Azizler sabrettiler ve sabırlarının karşılığını aldılar. Atalarımız bu yıkıcı olaylar ve anlatılmaz acılar hakkında konuşma fırsatı bile bulamadılar. Hamd etmemiz gerekir ki, bugün şehitlerimizin anısına rahatlıkla dua edebiliyor ve bugüne kadar devam eden olumsuz duyguların bitmesi için onların şefaatini dileyebiliyoruz.

İnanıyoruz ki Ermeni ve Türk halkları arasında sevgi ve kardeşlik şafağını karşılayabileceğimiz günler gelecek. Aynı zamanda, Tanrı’nın birbirimizi anlayabilme meşalesini yakacağına da inanıyoruz. İşte iyi niyetin sembolü olan o meşale dualarımızın karşılığı olarak sürekli yanacaktır.

İmanı için hayatlarını yitirmiş şehitlerimizi andığımız ve halkımızın Mesih’te uyuyan evlatları için dua ettiğimiz bugün bir başka davete daha icabet edi­yoruz. Yüreklerimizden çıkan dualardan bir payı da Çanakkale savaşında hayatlarını kaybeden Osmanlı ordusu askerlerinin ruhlarının esenliği için ayırıyoruz. Aynı zamanda tüm yabancı ülkelerden gelerek savaş meydanında hayatını kaybeden ve arkalarında gözü yaşlı analar, babalar, eşler ve çocuklar bırakan askerler için de dua ediyoruz. Çanakkale’de defnedilmiş bu askerler bu ülkenin evlatları sayılmaktadırlar.

Mesih’in harika ve görkemli Dirilişi’nin müjdesinin doğurduğu sevinci yaşamaya devam ederken duamız odur ki, Meryem Ana’nın önderliğinde eski ve yeni, bilinen ve bilinmeyen tüm azizler bizler için şefaat etsinler. Tüm kalbimizle dua ederiz ki, yıkıcı bu savaşlar sona ersin ve insan haklarını tehdit eden kavgalar bitsin. Tanrının sevgisi, merhameti ve lütfu din, millet, ırk farkı gözetmeden tüm dünya insanlığı üzerinde hüküm sürsün. Âmin.

Hükümet adına bu törende hazır bulunan Avrupa Birliği Bakanı Sayın Volkan Bozkır’a, aramızda bulunan Dışişleri Bakanlığı temsilcilerine, Kültür Bakanlığı yetkililerine, davetimize icabet eden İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Rahmi Yaran’a Patriklik Makamı, Ruhani Meclis, Ruhanilerimiz, vakıf yönetim kurulları ve cemaatimiz adına teşekkürlerimizi sunarız. Bu törende hazır bulunmaları bizler için gerçekten teselli kaynağı olmuştur.

Başta Patrik Bartolomeos Hazretleri olmak üzere, bu törende hazır bulunarak duada bizlere paydaş olan tüm ruhani liderlere, dini ve diplomatik misyon yönetici ve temsilcilerine, belediye başkan ve temsilcilerine teşekkürlerimizi sunarız.  Törende hazır bulunanların katılımları bir kardeşlik ve sevgi ifadesidir. Tanrı dualarımızı kabul etsin ve tüm dünyaya esenliğini ihsan etsin. Âmin.